Bilmem anlatabildim mi?
08 Ağustos, 2018İletişim hayatımızın en önemli parçalarındandır. İletişimi iyi kurduğunuzda diğer insanlara çok daha kolay ulaşır kendinizi daha iyi anlatabilirsiniz. İletişimi genellikle konuşarak sağlarız, bazen hareket ve mimiklerimizle, nadiren de dokunarak.
Öğrenimimizde, iş hayatımızda, kişisel ilişkilerimizde hatta siyasette iletişim çok önemli yer tutar. Zaman zaman birçoğumuzun karşımızdaki tarafından anlaşılamadığı ya da yanlış anlaşıldığına dair şikayetleri olmuştur. Bazen de yaptığımız ya da benimsediğimiz siyasetin karşıt düşüncedeki insanlarca anlaşılamadığından dem vururuz. Sorun onlara ulaşamamamızda mı? Yoksa onların bizi anlamamasında mı?
İletişim ya da son günlerdeki yaygın kullanımıyla etkili iletişim nasıl yapılmalı? Açıkçası buna ilişkin bir hayli yazı, makale ve araştırma okudum ancak bunlar arasında görüşlerde ortak bir kanıya ya da neticeye ulaşamadım. Mesela birçok uzman “emir kipiyle konuşmak, suçlamak, eleştirmek, konuyu saptırmak…vb.” birçok eylem ve söylemin iletişime zarar verdiğini söylüyor. Ancak bunu uygulamaya çalışan siyasilerin başarısız olduğuna tam tersini uygulayan “bağıran çağıran, emir kipleriyle konuşan, suçlayan ve sürekli konuyu değiştirenlerin” ise büyük başarıya imza attığına şahit olunca da bu işlerin bazen uzmanların dediği gibi işlemediğini görüyoruz. Neyse siyasete çok girmeyelim şimdi...
Bazen biri anlatır diğeri anlamaz, bazense bir taraf anlayışlıdır ancak anlatan aktarma sıkıntısı yaşar. Bazen de her iki taraf da birbirini anlamaz ya da yanlış anlar ki ortaya beklenmedik sonuçlar çıkar. Hatta bazen öyle yanlış anlamalar olur ki ortaya komik olaylar çıkar. Belki de bu yüzden çevremizdeki bazı insanlar ısrarla “annadın mı?” (anladın mı’nın yerel versiyonu) ya da “anlatabildim mi?” diye diye sorar. Çünkü anlatmak her zaman karşınızdakinin anladığı anlamına gelmiyor.
Uzun zaman önce Papa bütün Yahudilerin Roma'yı terk etmeleri gerektiğine karar verir. Doğal olarak Yahudi toplumundan büyük bir tepki gelir. Bunun üzerine Papa, Yahudi toplumundan önde gelen birisiyle karşılıklı dini bir müzakere yapmalarını önerir. Yahudiler kazanırsa kalacaklar, Papa kazanırsa gidecekler. Yahudiler çaresiz kabul eder ve temsilci olarak Moiz isimli birini seçerler. Ancak taraflar aynı dili konuşamadığı için müzakerenin işaret diliyle yapılmasına karar verilir. Müzakere günü geldiğinde, iki taraf karşılıklı yerlerini alır ve bir süre bakıştıktan sonra Papa elini kaldırarak üç parmağını gösterir. Buna karşılık Moiz tek parmağını kaldırır. Papa parmaklarını sallayarak başının etrafında çevirir. Moiz ise parmağıyla yeri işaret ederek oturduğu yeri gösterir. Papa yanındaki çantadan bir parça ekmek ve şarap çıkartınca; Moiz de bir elma çıkartır. Bunun üzerine Papa ayağa kalkarak: "Ben pes ediyorum, Yahudiler kalabilir", der!
Sonrasında Papa'nın etrafına toplanan kardinaller Papa'ya ne olduğunu sorduklarında Papa;- Ben önce 3 parmağımı gösterip Kutsal Üçlüyü işaret ettim. Buna karşılık o bana tek parmağını gösterip her iki dinin de tek tanrıyı tanıdığını söyledi. Ben parmaklarımı sallayıp başımın etrafında çevirip tanrının bizim etrafımızda olduğunu gösterdiğimde o da oturduğu yeri işaret ederek tanrının onların durduğu her yerde olduğunu işaret etti. Ben kutsal ekmek ve şarap çıkartıp tanrının bizim günahlarımızı bağışladığını göstermek istediğim zaman da hemen bir elma çıkartıp bana ilk günahı hatırlattı. Adamın her şeye bir cevabı vardı! Ne yapabilirdim ki?
Aynı anda Yahudi cemaati de Moiz'in etrafını sarmış, ona nasıl başardığını soruyorlardı. Moiz cevapladı;- Önce bana 3 parmağını gösterip 3 gün içinde burayı terk etmemizi istedi. Ben de ona bir tekimizin bile ayrılmayacağımızı söyledim. Sonra bütün şehrin Yahudilerden temizleneceğini söyledi. Ben de, hiç bir yere gitmeyip olduğumuz yerde kalacağız dedim. - Sonra ne oldu?, diye kalabalık heyecanla sordu. - Valla, sonrasını ben de pek anlamadım. Adam biraz hiddetlendi ve öğle yemeğini çıkarttı. Bunun üzerine ben de benimkini çıkarttım. Hepsi bu!...
Çoğu kez ne söylediğiniz değil, nasıl anlaşıldığınız önemlidir...
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Cem Yılmaz'a soruldu: Herkes size gülüyor, siz kime gülüyorsunuz?
Cem Yılmaz'ın ODTÜ'deki söyleşisine katılan öğrenci, komedyene "Herkes size gülüyor, siz kime gülüyorsunuz?" sorusunu sordu. Komedyen Cem Yılmaz geçen gün Orta Doğu Teknik Üniversitesi'n...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Asıl büyük kriz eczanelerde patladı: Reçeteyle giden boş dönüyor
İlaç kuruna yapılan zam da işe yaramadı. Eczanelerde kriz derinleşti, depolarda ilaç bulunamıyor. Türkiye genelinde eczacılar, artan maliyetler ve bulunamayan ilaçlar nedeniyle zor günler geçiriyor. Reçetesiyle eczaneye giden vatandaş eli boş dönüyor.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.