İzmirli’ye Reva mı?

   Son yıllarda her yerde mantar misali AVM’ler yükselmeye başladı. Eskiden parka, pikniğe giden insanlarımız artık “Bu hafta sonu hangi AVM’ye gitsek?” diye düşünür oldu. AVM’lerde aradığınız birçok şeyi bulabiliyorsunuz; kıyafetten hediyelik eşyaya, elektronikten sinemaya kadar pek çok alternatif bulunuyor. Hatta yağmur-çamur demeden çocukların rahatça eğlenebildiği lunaparklar bile var. Keyifli, görsel olarak cezbedici bu merkezlere özellikle hafta sonları onbinlerce insan gidiyor. Öyle ki otoparklar dolup taşıyor, AVM çevresinde kaldırımlar işgal ediliyor hatta zaman zaman park yeri kavgaları bile oluyor. Hani bir deyim var “iğne atsan yere düşmez”, işte hafta sonu birçok AVM de bu görüntü hakim oluyor. İzmir’de de diğer pek çok şehirde olduğu gibi çok sayıda AVM mevcut ve eminim benzer tanımlamaları pek çoğunuz da yapmıştır.

   AVM’lerin gösterişli yapısının bir hayli maliyetli olduğu aşikar. Yüksek bedellere mal olan bunca sunum kamu hizmeti için yapılmıyor. Buraları sahiplerine çok iyi bir gelir sağlıyor. Buralarda kiralar da bazı ürünler de el yakıyor. Ortada çok ciddi bir rant var ve bu rantın sürekliliği için de görsellik çok önemli. Sadece AVM’nin genel görüntüsü değil içindeki mağazaların da bu konuda iyi bir sunum gayretinde oldukları belli oluyor.

   Peki bunca insanın doldurduğu AVM’ler velinimetleri olan tüketiciye saygısını gösteriyor mu? Yoksa birtakım görsel makyajla göz boyamayı yeterli mi görüyor? Sadece bina makyajıyla ilgilenen yetkililer alt yapı konusunda ise hiçbir girişimde bulunmayarak aslında parasını talep ettikleri tüketicilere ne kadar değer verdiklerini göstermiş oluyorlar.

   Geçen seneki bir yazımda bayram tatilinde bir AVM’de yaşadığımız tuvalet sıkıntısını  gündeme getirmiş, vatandaşın sıkıntısından aktarmıştım. Ama geçen hafta sonu Çiğli Kipa’daki manzaranın adı rezaletti. Söz konusu AVM’nin ana girişinin dışı adeta göle dönmüştü. Araçların tekerleklerinin yarısı sulara gömülmüştü. AVM’nin kapalı otoparkına girdiğimizde de farklı bir manzara yoktu, sadece suyun seviyesi daha aşağıdaydı. Otoparkın her tarafı su ve çamur içinde kalmıştı. Araçtan indiğinizde ayaklarınız ıslanıyor ve kirleniyor. Hatta bazı yerlerde olan göllenmeler o kadar kötü ki yanlışlıkla içine girseniz ve yanınızda yedek çorap olmadan geldiyseniz saatlerce ıslak ayakla dolaşmak zorunda kalabilirdiniz. Görüntüsü ise böyle bir yere hiç yakışmayan türdendi. Bu pis görüntüye ek olarak nadir de olsa bazı araçların gelişigüzel park ederek otoparkı daha da kullanılmaz hale getirmesini eklediğinizde ortaya çıkan manzarayı ayıplamamak mümkün değil. Araçları düzenli bir şekilde yerleştirmeye yardımcı olacak yeterli görevlinin olmaması bunun en büyük sebebi. 

   Diyeceksiniz ki AVM’nin ana kapısının dışı belediyenin sorumluluğunda. Bu alanın Belediye’nin mi, Karayollarının mı yoksa AVM’nin mi sorumluluğunda olduğunu bilemem ama bunca para harcayıp gör boyamasını beceren yetkililerin söz konusu alanda oluşacak birikintiyi önlemek için tahliye tertibatını sağlamaları çok zor olmasa gerek. Hele etkinlikleri ve güçleriyle dilediklerinde kamu kurumlarından talepte bulunup neticeye ulaşmayı çok iyi gerçekleştiren bu büyük güçler nedense tüketiciye  yeterli saygının gösterilmediğini açıkça ortaya koyan bu manzarayı ortadan kaldırmaktan kaçınıyorlar.

   Açıkça anlaşılıyor ki bu AVM yetkilileri bu manzarayı İzmir’e ve İzmirliye layık görüyorlar. E ne de olsa vatandaş akın akın geliyor, onların cebi doluyor ya gerisi boş…