Burun Farkı

Burunla ilgili ne çok deyim varmış meğerse. Burnunun içine girmekten, her işe burnunu sokmaya; burnu sızlamaktan, burnu Kaf Dağ’ında olmaya; burnu büyük olmaktan anasından emdiği süt burnundan gelmeye kadar çoğumuzun bildiği örnekler dışında onlarcası ve hatta kulağımıza hiç çalınmamış bilmediğimiz nice deyim dilimizi süslemekte.

Pazartesi günü burnumdan ameliyat oldum. Doktorum kontrol sonrası bana “burnun büyük” dedi de ondan. Şaka bir yana beni yakından tanıyanlar “burnu büyük” yerine “mütevazi” sıfatını kullanırlar benim için. Ancak dostlarımın tam tersine ilk bakışta beni “burnu büyük” bulan bazıları sonradan bunu bana da itiraf etmişlerdi. Ama kısa zaman sonra bu fikirlerinin değiştiğini ve bu yüzden de itirafta bulunduklarını açıklamışlardı. Tabii benim burun ameliyatımın sebebi “burnu büyük” olmam değil burnumdaki kıkırdağın yamukluğu ve bunun yarattığı yoğun sağlık sorunlarıydı.

Kız arkadaşımın tavsiyesiyle aynı zamanda mesai arkadaşı olan Akhisar Devlet Hastanesi’nde görevli Kulak Burun Boğaz uzmanı sayın doktor İlker Elmas’a gittik. Burnumda yapılacak bir operasyonla yamuk olan kıkırdağın düzeltileceğini ve bazı kısımların da kırılarak solunumun kolaylaştırılacağını söyledi. Pazartesi günü ameliyathaneye giderken “sıfır” heyacan vardı çünkü yanımda iki güvendiğim kişi bulunuyordu. Narkozu aldıktan kısa süre sonra uyumuştum bile, gözlerimi açtığımda karşımda güzel gözlerle bana bakan kız arkadaşımı görmek bana iyi gelmişti.

Narkozdan uyanıp ama henüz etkisi geçmemişken bacağımı savurup yataktan atlamaya kalkmışım ve üç hastane görevlisi beni zapt etmekte zorlanınca yatağa bağlamak zorunda kalmışlar. Neyse ki bir süre sonra kendimi toparladım.

Burnumda kıkırdak yamukluğu dışında kemik kırığı da varmış. Meğer ben uzun yıllardır sağlıklı nefes alamamakla birlikte bir çok kırık kemik parçalarıyla yaşıyormuşum. Ertesi gün tamponlar alınınca uzun yıllardır ilk kez rahat bir nefes aldım. Bu arada öğrendim ki kıkırdağı düzeltirken atılan dikişle burnum biraz daha kalkık olacakmış. Bu kez de “burnu havada” demezler inşallah.

Yaşadıklarımı sosyal paylaşım sitesinde paylaştığımda birçok “geçmiş olsun” mesajı yanında enteresan yorumlar da aldım. Bunların içinde en güzel ve dikkat çekisi olanı yardımcım ve aynı zamanda uzun yıllardır kalem arkadaşlığı da yaptığım Mustafa Ali Fırtına’dan geldi: “Geçmiş olsun, bakalım yeni burnunla nasıl yazılar yazacaksın. Her yere sokacak mı yoksa olduğu gibi mi bırakacaksın?. İlahi Mustafa ne diyeyim güldürdü yine beni, yoksa sizde Mustafa gibi pek çok konuya burnumu soktuğumu mu düşünüyorsunuz?

Sağlığıma kavuşmam için gerçekleşen operasyona beni ikna eden ve her konuda en güçlü desteğim olan çok sevgili Hümeyra’ya ve başarılı operasyonu gerçekleştiren değerli hekim İlker Elmas başta olmak üzere, Akhisar Devlet Hastanesi’nde sağlık durumumla yakından ilgilenen güler yüzlü personele yürekten teşekkürler.

Ancak Devlet Hastanesi’ndeki bu müthiş kaliteye rağmen Akhisar Belediyesi ve Adalet Ve Kalkınma Parti’li Belediye Başkanı Salih Hızlı maalesef hizmette aynı kaliteyi yakalayamamış. Türkiye’deki birçok ilden daha büyük olan ve Ege’nin Süper Lig’deki tek temsilcisine sahip Akhisar’ın birçok yolu köstebek yuvası gibi, şehir içinde trafik keşmekeşi yaşanmakta, görsel olarak da kent havasına bir türlü kavuşulamamış. Umarım en kısa zamanda Belediye hizmetlerinde de yüksek kalite yakalanır, aksi halde 2009 seçimlerini “burun farkı” ile kazanan Hızlı’nın bu gidişle işi zora benziyor. Hele diğer partiler yurdun birçok yerinde yapıldığı gibi burada da bir ittifak gerçekleştirirse Adalet Ve Kalkınma Partisi’nin önümüzdeki seçimde hiç şansı olmaz. Bu da benden seçim yarışında “ne yapsak?” diyenlere küçük bir hatırlatma
olsun.