Başbakan Erdoğan’ın iktidarı süresince en çok önem verdiği konulardan birisi de TOKİ’nin çalışmaları olmuştur. Erdoğan‘ın Karadeniz kökenli olmasının etkisi var mıdır bilinmez ama  adeta acar müteahhit edasıyla ülkede TOKİ’yi sokmadığı bölge kalmadı. Açılımı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı olan TOKİ tarafından yapılan toplu konutlar her ne kadar düşük gelire sahip ailelere konut imkanı sunsa da uzun zamandır ileri sürülen iddia bu konutların yeterince dayanıklı ve kaliteli olmadığı yönünde. Hatta bazı toplu konutların ucuz arsa fiyatı sebebiyle fay hatları ve dere yatakları üzerine yapıldığı dilden dile dolaşmakta. TOKİ’nin yaptığı pek çok konutun da adeta döküldüğünü zaman zaman ekranlarımızda da izliyoruz.

Özellikle depreme dayanıklı konut yapacağı iddiasıyla faaliyet yürüten TOKİ, bazı konutlarında ortaya çıkan rezaletlerle anılır oldu. Batman’daki konutların bir kısmı sel sularından sonra çökerken, Kütahya’da da fay hattı üzerine yapılan konutlar bu tabloyu gözler önüne seriyor. Son olarak Samsun Canik’de meydana gelen sel sonucunda bu konutların bodrum katlarında yaşayan vatandaşlarımızdan hayatını kaybedenler oldu. Altısı çocuk dokuz kişinin kaybını atlatamamışken TOKİ eski başkanı olan halen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevini sürdüren Erdoğan Bayraktar tam da mevkidaşlarına yakışır bir şekilde adeta “sütte leke var bizde yok” edasında bir açıklama yaptı. Dönemin TOKİ Başkanı olan Bayraktar Canik’de yapılan toplu konutlarla ilgili yaptığı konuşmada yapılan işi ballandıra ballandıra anlatmıştı ancak aradan geçen kısa zaman sonunda bu konutlar maalesef birçok kişiye mezar oldu. Başka bir ifadeyle devlet kendi eliyle yaptığı konutlarda vatandaşını mezara soktu.

Gerçek demokrasinin yaşandığı, yaptıklarından sorumluluk hisseden politikacıların var olduğu ülkelerde yaşanan bu ayıp karşısında zeytinyağı gibi üste çıkan politikacılar ve idareciler bulunmaz. Tam tersi bu ülkelerde yaptığından hicap duyan ve sorumluluklarını yerine getirerek, gerektiğinde istifa eden politikacılar ve idareciler vardır. Ha bir de Japonya örneği var ki orada yaşanan facialar ve can kayıpları karşısında sorumlu yönetici “harakiri” dediğimiz yöntemle utançla yaşamaktansa hayatına son vermeyi tercih ediyor. Biz Japonya’daki örnekleri istemiyoruz ve hayal etmiyoruz. Ama yapılan hatalar sebebiyle yaşanan can kayıpları karşısında sorumlu ve onurlu bir davranış beklemek hakkımız değil mi? Erdoğan’ın bahsettiği, “intikamı ağır olur” dediği dere, acaba bu dere mi? Ve bu dere kimden intikam aldı?