Hele Sor Bir Niye Yaptım?

   Aliağa’da İzmir Demir Enerji Elektrik Üretim A.Ş tarafından kurulmak istenen ithal kömüre dayalı termik santral inşaatı için uzun süredir tartışmalar yapılıyordu. 2009 yılında EPDK'dan 49 yıllığına onay alan firma, 17 Haziran 2010'da Çevre Bakanlığı'ndan ÇED olumlu raporu aldı.

   Hedefine adım adım yol alan firma, imar planları için İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne başvurmak yerine (Büyükşehir Belediyesini ikna etmek zor olabileceği için olsa gerek) doğrudan Bakanlığa başvurdu. 2011 Ağustos ayında santralın kurulacağı alanla ilgili planlar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylandı. Sonrasında ise sıra bölgede termik santrallerin kurulmasına karşı yıllardır kararlı bir mücadele gösteren ve Meclis’de temsil edilen partiler içinde bu konuda en duyarlı görünen CHP’ne mensup bir başkana sahip Aliağa Belediyesi’nden ruhsat almaya geldi.

   Aliağa Belediye Başkanı kendinden bekleneni yapıp başta Aliağa halkı için son derece zararlı bu santrale izin vermedi dememi bekliyorsunuz değil mi? Olması gereken bu ama maalesef öyle olmadı. Aliağa Belediye’sinin CHP’li (!) Başkanı Turgut Oğuz, yasal zorunluluk ve Bakanlığın re’sen onay yetkisinden dolayı inşaat ruhsatı vermek zorunda kaldıklarını (!), onaylamasaydı Bakanlı’ğın re’sen onaylayacağını ifade ederek, “yürütmenin durdurulması ya da iptali” için açılacak tüm davaları destekleyeceğini (!) açıkladı. Madem Bakanlık re’sen onaylayacak, bırak Bakanlık onaylasın pisliğe de onlar bulaşsın, sana ne? Başkan Turgut Oğuz, Aliağa’nın sanayi taşıma kapasitesinin dolduğunu ve bölgede önemli bir kirlilik yükü olduğunu ifade ederek, “Temiz, sağlıklı ve yaşanabilir bir çevre için hepimiz mücadele edeceğiz. Çevreci arkadaşlarımızın hukuki süreci başlatıp, mahkemeye başvurmalarını tüm kalbimle destekliyorum. Bu süreci durdurmak için hep birlikte hareket etmeye hazırım…” dedi. İyi de sen zaten ruhsat vermekle bu süreci devam ettirmiş olmuyor musun? Sayın Başkan madem destek olacaksın dimdik duruş sergileyerek bunu yapsan daha doğru olmaz mıydı? Makamın ve yetkin gereği kalben destek (!) beyanın ne kadar gerçekçi? Biz sizden somut adımlar beklerken sanki konunun muhataplarından biri değilmiş gibi “ben imza attım ama mecburdum” diyerek sorumluluktan sıyrılmaya çalışmak ne kadar inandırıcı? Sanki bu ülkede bütün Belediyeler tüm talepleri yerine getiriyormuş gibi. Velev ki koşullar oluşmuş olsun, senin halk sağlığını ve yaşamını koruma görevin gereği yine de ruhsat vermemen gerekiyordu. Bırak davayı şirket açsın. Şirketin dava açmasını bekleyip savunma yapmaktansa halka ve STK’lara “dava açın” telkininde bulunmak çok komik.

   Başkan Oğuz’un bu duruşu (daha doğrusu duramayışı) bana Şener Şen ile İlyas Salman’ın oynadığı “Banker Bilo” filmindeki repliği hatırlattı. Her defasında İlyas Salman’ı kazıklayan Şener Şen (Maho) olanlardan sonra “yaptım evet yaptım ama sor bir kere niye yaptım?” diyordu. Başkan Oğuz’a soru sormak da istemiyorum, arkasına sığındığı bahaneleri de duymak istemiyorum. Güvenilerek seçilmiş Başkan’ın Aliağa ve halkı için nasihat değil, duruş göstermesini beklerdik. Ama olmadı, duramadı.

   Olan yine Aliağa’ya ve Aliağa halkına olacak. Hükümete, santrallere onay veren sorumlulara zaten ne söylesek boş. İktidara geldikleri günden itibaren tüccar zihniyetiyle hareket ettiklerinden kah santral yaptılar, kah orman ve suların kirletilip yok edilmesine seyirci kaldılar. Hatta ”fabrika atıklarından insanlar zehirleniyor, hamilelerden çocuklarına zehir ve kanser akıyor” diyerek araştırmalarını halkla paylaşan Profesör hakkında soruşturma bile açtılar. Ama “ben Aliağalı’yım” diyen CHP’li bir başkandan bu kadarını da beklemiyordum. Pek çok kişi ve kuruluş tepkilerini hemen ortaya koydu ama bir şey değişir mi? Zaman gösterecek…