Yukarı
7

Av. Anıl Selek

Vicdan mı ? Cüzdan mı?

27 Aralık, 2011

   Son günlerde Fransa Parlamentosu’nun “Ermeni Yasa Tasarısı” olarak adlandırılan Ermeni soykırımı olmamıştır diyene ceza verilmesine yönelik yasal düzenlemesi gündemimizin ilk sırasında yer alıyordu. “ Bu bize yapılır mıydı? Ah ulan Fransa gösteririz size Dünya’nın kaç bucak olduğunu.” nidalarıyla ortalık bir anda karıştı. Başbakan esti gürledi. Diğerleri durur mu? Başbakan yardımcılarından bakanlara hatta milletvekillerine kadar iktidar partisinden pek çok isim ayrı ayrı adeta Fransa’ya çemkirdi. Tabii muhalefet de boş durmadı, Fransa’ya gerektiği şekilde ağzının payını verdi.

   Özellikle Davos fatihi Erdoğan yine esti gürledi. Fransa’ya karşı 8 ağır (!) yaptırım uygulama kararı alındığını söyledi. Neler mi yaptı? Paris Büyükelçimiz Ankara’ya çağrıldı ki “eyvah eyvah ne yapacak şimdi bu Fransızcıklar?” diye düşünmeden geçemedim.  Siyasi askeri ve ekonomik maliyetli faaliyetleri personel değişim eğitim gibi bütün faaliyetleri iptal ediyoruz. Askeri tatbikatlar da iptal edildi. (Vah vah vah) Fransa ile her türlü siyasi istişareler durduruldu.

   Fransız askeri uçakları her uçuş için Türkiye'den ayrı ayrı izin alacak. AB eşleştirme projelerinde Fransa'yla işbirliğine gitmeyeceğiz.(Ne üzülmüşlerdir) Askeri gemilerin liman ziyaretleri izin başvurularını bugünden itibaren reddediyoruz. 2012 yılında Ekonomik bakanları arasında yapılacak Türkiye Fransa ortak Ekonomi toplantısına Türkiye katılmayacak. (Ne gam) Bu ifadelerin içinde tek bir ekonomik yaptırım var mı? Maalesef yok. Bugünün Dünyasında en önemli güç nedir? Sermaye. Fransa ile aramızdaki denklemde onlar üretici biz tüketici konumundayız. Fransa onlara sağlayacağımız ürün ve malları belki biraz daha pahalıya başka kaynaklardan temin edebilir.

   Aynı durumda biz de başka ülkelerden ithalat yapabiliriz. O zaman akla mantığa uygun gelen tek seçenek Fransa’ya ve Fransız ürünlerine boykot uygulamaktır.  Adeta dini imanı para olmuş bir sisteme verilecek en büyük darbe boykot olacaktır. 70 milyondan bahsediyoruz. Ayrıca yurtdışındaki milyonlarca Türk ve başka Türk soylu ülkeleri de hesaba katmıyoruz. Ne büyük bir yaptırım olduğunu görmemek için kör olmak gerekir. Ancak hükümet ne yapıyor, sadece “dostlar alışverişte görsün” misali göstermelik tepkiler veriyor.

   Son olarak Fransa’ya karşı sağlam bir duruş göstermeyeceklerini iki Bakanımız ifade etti. Zafer Çağlayan ”Fransa’ya ambargo yok, yatırımcı gelirse başımızın üstünde yeri var” dedi. Egemen Bağış da Fransa’daki sürecin bizi AB yolundan alıkoyamayacağını belirterek “ülke çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yaparım” diyerek Fransa’ya karşı ciddi hiçbir yaptırımın olmayacağını anlamamızı sağladı. Ayrıca sayın Bağış’ın ve de partisinin “ülke menfaati” kavramından sadece ve sadece ekonomik değerleri anladığı, bunun dışında manevi değerlerin göz ardı edildiği gerçeği bir kez daha ortaya çıkmış oluyor.

   Belki de yazımın içeriğine karşı “ne yapalım, gücümüz bu, hayalperestliğe ne gerek var, gerçekçi olalım, dediklerinizi yapmak kolay mı?” diyenleriniz olacaktır. Elbette zor ama bu gerçekleştirilemez olduğunu ya da gerçekleştirmekten kaçmamızı sağlamamalı. Ayrıca madem ciddi adımları atmayı beceremeyen iktidar yetkilileri neden bu gerçekliği ortaya koyup beyanda bulunmuyor da milleti gaza getirip gürlüyor?

   Ha bu arada bilmeyenleriniz varsa, Fransa meselesi arasında sayın milletvekillerinin emeklilikleri ile ilgili bir yasa da Meclis’e geliverdi. Dünya’nın bir çok ülkesinde milletvekillerinin bir dönem görev yaparak emekli olmasının mümkün olmazken bu yasayla bizim vekiller 2 yıl görev yapsalar bile emekliliğe hak kazanacaklar. Hem de fevkaladenin fevkinde (!) bir zamla.(Rakamlar beni o kadar şaşırttı ki dilim dolanıverdi galiba) Memurun, işçinin ve emeklinin hakkını verirken kırk kere düşünen ve ülke menfaatlerini ön planda tutan (!) bu vekiller aynı özveriyi kendi emeklilikleri için de göstermişler. Bu enteresan değişiklik Meclis’de 216 Adalet Ve Kalkınma Partisi milletvekili (tebrikler hiç fire vermemişler) ve CHP’li bir milletvekilinin oyuyla geçmiş. Yani 10 yıldır hep bu vatandaşı düşünen, ne yaparsa bu halk için yapan AKP yönetiminde bir başka şaheser izledik.

   Bugüne kadar yazdığım yüzlerce yazıda başlığı sona bırakırken, bu konuyu işlemeye karar verdiğimde başlığı atarak yazıya başlamıştım. Yazımın başlığında sorduğum “Vicdan mı? Cüzdan mı?” sorusunu sayın vekillere (özellikle AKP’li vekillere) yöneltmeyi düşünüyordum. Sizce bu yazdıklarımdan sonra cevap belli değil mi?



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Tolga Sarıtaş sessizliğini bozdu

TRT'nin 'Teşkilat' dizisinde rol alan Aybüke Pusat, boykot çağrısı yaptığı gerekçesiyle kadrodan çıkartılmıştı. Pusat'ın dizideki rol arkadaşı Tolga Sarıtaş'tan destek beklense de Sarıtaş...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Baş ağrısından ilaçsız kurtulun

Ani ve şiddetli baş ağrısında hemen hastaneye başvurulmasını tavsiye eden Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Uludüz “Ancak bu ara sıra yaşadığınız bir sorun ise ağrı kesiciye sarılmadan önce doğal yolları deneyin’’ diyor.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR