Gemi Su Alıyor

Son günlerde gündeme öyle bir konu  hakim oldu ki bu sayede yakın geçmişte yaşanan Van Depremi unutuldu, Suriye meselesi gündemin dışına itildi,  PKK sorunu diye bir sorun sanki hiç olmamış gibi bırakın gündeme alınmayı dile bile getirilmiyor, bunların yanında ne işsizlik, ne atanamayan öğretmenler, ne de ne kadar zamandır cezaevinde olduğunu çoktan unuttuğumuz ve daha ne kadar cezaevinde kalacakları tahmin bile edemediğimiz gazeteci ve yazarlar da ülkenin gündeminden çıkıverdi.

Peki ne oldu? Efendim? Olanlar Hükümetin başarısı mı? Yok canım bu olanların iktidarın ekonomik ve siyasi zaferiyle (!) sonuçlanan çılgın projeleriyle de (!) uzaktan yakından ilgisi yok. Ülke gündemini durduran gelişme 13.04.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6222 sayılı “Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun” sebebiyle aylardır cezaevinde bulunan spor adamlarının cezaevinden çıkmasına yol açacak kanuni düzenlemeydi . Neredeyse Meclis’deki tüm partilerin oylarıyla fahiş cezaların daha makul sürelere çekilmesine yönelik 6222 sayılı Kanun’da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun bazı itirazlar arasında Meclis’den geçti. Adalet Ve Kalkınma Partisi içinde çıkan bazı “çatlak seslere” rağmen Cumhurbaşkanı’nın onayına sunuldu. Cumhurbaşkanı da “kişilere özel düzenleme” görüntüsü sebebiyle “içine sindiremediği” için veto yetkisini kullandı ve yasayı yeniden Meclis’e gönderdi.

Olayların bu noktaya gelmesine kadar söylenecek o kadar çok şey var ki… Yasanın hala yürürlükte olan şekliyle verilecek cezaların “5 yıldan 12 yıla” kadar hapis cezası içermesi nasıl anlaşılması zorsa, yasanın doğru düzgün yorumlanmadan  yargılanan sporcu ve teknik heyete sahaya çıkma yasağa konulması da bir o kadar anlaşılamaz ve garip. Ancak sebep ne olursa olsun gelinen durum tam bir enteresanlık örneği.

Bir taraftan konuşulacak Dünya kadar mesele varken genci yaşlısı, eğitimsizi kültürlüsü hep bir ağızdan bu konuyu ele alması en önemlisi bence. Gerçek gündem yerine suni bir gündemi ortaya atarak tüm sorunları halının altına süpüren bir zihniyet maalesef yine hedefine ulaşmış görünüyor. İspanyol diktatör Franco’nun “3 F”’sinden biri olan futbol her zaman ülke gerçeklerinden bihaber olan kesimin “yaşasın biz de konuşacak bir mesele bulduk” diyerek sevindirik olmasını sağlamışsa da bugün geldiğimiz noktada bırakın futbol dışında başka konuşacak konusu olmayan kimseleri entelektüel kesimde bile gündemin ilk sıralarına yerleşti.                         

Yaşananlarla ilgili bir çıkarımı da siyasi olarak değerlendirebiliriz. Bugüne kadar aralarında su sızmayan hükümet  ve Çankaya’nın arasında meydana gelen ilk çatlak. Bu çatlağa iktidar partisinden önemli isimlerin de katılması önemli görünen ayrı bir konu. Hele hele Arınç gibi önemli bir siyasetçinin Erdoğan’la ilgili “biat” tartışmasını ortaya koyması da başka önemli bir gelişme. Bir tarafta sayın Gül, bir tarafta AKP içindeki az da olsa çatlak sesler, bir taraftan da yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi dolaysısıyla yazılan senaryolarda çeşitli roller verilen Erdoğan arasında bir çekişmenin kıvılcımları atılmışa benziyor. Bu gelişmelerin uzun süren vegizlenen Başbakan’ın rahatsızlığı sırasında olması da çok düşündürücü.

Tarih sayfasında en umulmadık şekilde yıkılan hükümdarlıklar hiç de azımsanmayacak sayıdadır. Bu gerek Truva ve Atlantis gibi uygarlıklarda, gerekse Al Capone gibi yakın zamanın devlerinin yıkılışında karşımıza çıkmıştır. On yılı aşkın zamandır ülkenin tek hakimi olan Adalet Ve Kalkınma Partisi, kendi hazırladığı ve futbol topunun çevresinde dönen bir takım uygulamalarla ilgili çıkartılan Sporda Şiddet Yasası ile kendi sonunu hazırlamış olabilir mi? Bunu zaman gösterecek ancak anlaşılan o ki bu gemide bir çatlak var. Ve bu çatlak kısa zamanda onarılmazsa artık o geminin gidecek çok fazla yolu kalmayabilir.