Bayram Neşesinin İçine Etmek!

   Pek çokları için ayrı bir yeri olan Kurban Bayramı tüm güzellikleriyle geldi de geçiyor bile. Genellikle kurban vazifesini ilk gün yerine getiren pek çok yurttaşımız aynı gün ve de bayramın ikinci günü akraba, dost ve yakın ziyaretleriyle bayramın manevi hazzını hissetti. Bayramın üçüncü ve dördüncü günleri ise pek çok kişi için alışveriş ya da gezi anlamı taşımakta. Özellikle büyük mağazalar ve alışveriş merkezleri adeta iğne atsanız yere düşmeyecek kadar dolu oluyor.

   Bu bayramda da benzer durumlar yaşandı. Ben de bayramın üçüncü gününü kızımla birlikte vakit geçirerek değerlendirdim. Devlet Tiyatroları Konak Melek Ökte sahnesinde “İki Kova Su” isimli çocuk oyununa gitmeye karar verdik ve Konak’a  gittik. Oyunun başlamasına birkaç saat olduğu için alışveriş yapmaya ve gezmeye karar verdik. Konak’ın en merkezi yerinde bulunan ve pek çok kişinin buluşma noktası olarak belirlediği, çok katlı olan; gerek İzmir’in gerekse ülkemizin en büyük mağazalar zincirlerinden birine girdik. Birkaç katını gezip birkaç kıyafet baktıktan sonra tuvalet ihtiyacımızı gidermek istedik. Bu mağazanın kendi katlarında bulunan tuvaletleri uzun bir süre önce kaldırıldı. Bu yüzden mağaza müşterileri tuvalet ihtiyaçları için mağazanın hemen yanındaki aynı isimle anılan ve Türkiye’de 14 ayrı ilde hizmet veren bir sinemanın içinde bulunan tuvaletlere yönlendiriliyor. İki büyük ismi yan yana duymak kulağa hoş geliyor değil mi? Kulağa hoş gelse de emin olun gördüklerim bana hiç mi hiç hoş gelmedi.

   Bu büyük isimler müşterilerine lüks hizmet sunarken bu hizmeti karşılığında hiç de küçümsenmeyecek bedelleri tahsil ettiği müşterilerine ise pislik içindeki tuvaletleri reva görüyor. Sinemanın içi yüzlerce gençle doluydu. Onların arasından geçerek tuvalete girdiğimde manzara tam bir felaketti.  Erkekler tuvaletinde bulunan pisuarlardan bir tanesi üzerinde mağazanın ismi bulunan bantlarla kapatılmış, bir tuvaletin kapısına da üzerinde “arızalı”  yazan bir kağıt parçası (!) yapıştırılmıştı. Geriye kalan üç pisuardan bir tanesi iğrenç bir görünümle ağzına kadar idrar doluydu, diğeri de yarıya kadar pislik doluydu. Geriye sadece bir tanesi işlevini yerine getirmeye uygundu. Lavaboya geldiğimde ise sıvı sabun pompalarından biri arızalı bir başkası da boştu, el kurutma makinesi ise hiç çalışmıyordu. Tam dışarı çıktığımda kızım kapıda bekliyordu. Sessizce “babacığım hiçbirinde tuvalet kağıdı yok” deyince ben de cebimdeki kağıt mendili ona verdim. İşini bitirdikten sonra çıkan kızım memnuniyetsiz “tuvaletler pisti” diye sitemde bulundu. İnsanların kuyruğa girdiği bu yerde tuvaletler çok ama çok pisti. Yaşadığımız tuvalet faciası sebebiyle adeta bayram sevincimizin içine edilmesine ramak kalmıştı. Markalaşmış bu iki büyük isim müşterilerine bu pis tuvaletleri layık görüyor demek ki, çok yazık. Hizmet sadece parasal karşılıklarda ön plana çıkmamalı, haksız mıyım?

   Bayram’da yaşadığımız bu talihsiz olay yanında kızımla izlediğimiz “İki kova su” çok güzel sahnelenen bir oyun olarak bayramımızı daha da renklendirdi. Unutmayalım ki çocuklarımızın sanata ilgisini pekiştirmeyi hiçbir zaman ihmal etmemeliyiz. Sanatçılarımız da bu gibi oyunlarla üzerlerine düşeni yapıyorlar. Bu oyunla üzerlerine düşeni yapan başta yönetmen Murat Aslan olmak üzere değerli oyunculara ve tüm ekibe ayrı ayrı tebriklerimi sunuyorum.