Medeniyetsizlik Yüzyılı!
26 Ocak, 2025Nasreddin Hoca'ya sormuşlar: "Hocam, medeniyetin ölçüsü nedir?" Hoca gülerek cevap vermiş: "Medeniyet, insanların birbirlerine nasıl davrandığına bakarak anlaşılır. Eğer bir toplumda insanlar birbirlerine saygı gösteriyor, yardımlaşma içinde yaşıyor ve haklı olanın yanında yer alıyorsa o toplum medenidir. Ama eğer insanlar birbirlerine düşmanlık besliyor, haksızlık yapıyor ve güçlünün yanında yer alıyorsa, o toplum henüz medeniyetin ilk basamaklarını bile aşamamıştır."
Medeniyet, insanların birbirine saygı gösterdiği, farklılıklara hoşgörüyle yaklaştığı ve birlikte yaşamayı öğrendiği bir toplumdur. Medeniyet aynı zamanda bir ağaç gibidir. Kökleri geçmişte, gövdesi şimdiki zamanda ve dalları gelecektedir. Eğer kökleri sağlam değilse, ağaç ne kadar yükseğe uzar ise uzarsın, yine de fırtınalara dayanamaz.
Günümüzde şiddet, eşitsizlik, çevre sorunları ve savaşlar gibi olumsuz gelişmelerin bu kadar yaygın olması, medeniyetin zirvesinde olmamız gereken bir dönemde, hepimizi hala olumsuz yönde düşündürüyor!
İnsanoğlu sizce medeniyetsizlik yüzyılını mı yaşıyor? Medeniyetin ölçüsü nedir, ne olmalıdır?
Medeniyet kavramını, Atatürk devrimlerinin bize mirası olarak değerlendirecek olur isek, Atatürk’ün eylem planı sadece maddi gelişmişlikten ibaret değildir. O, medeniyeti, insanlığın ortak değerleri, bilim, sanat, hukuk ve demokrasinin bir araya gelmesiyle oluşan bütünlüklü bir yapı olarak görüyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmayı bir hedef olarak belirlemişti.
Medeniyetsizlik Yüzyılı!
Nasreddin Hoca'ya sormuşlar: "Hocam, medeniyetin ölçüsü nedir?" Hoca gülerek cevap vermiş: "Medeniyet, insanların birbirlerine nasıl davrandığına bakarak anlaşılır. Eğer bir toplumda insanlar birbirlerine saygı gösteriyor, yardımlaşma içinde yaşıyor ve haklı olanın yanında yer alıyorsa o toplum medenidir. Ama eğer insanlar birbirlerine düşmanlık besliyor, haksızlık yapıyor ve güçlünün yanında yer alıyorsa, o toplum henüz medeniyetin ilk basamaklarını bile aşamamıştır."
Medeniyet, insanların birbirine saygı gösterdiği, farklılıklara hoşgörüyle yaklaştığı ve birlikte yaşamayı öğrendiği bir toplumdur. Medeniyet aynı zamanda bir ağaç gibidir. Kökleri geçmişte, gövdesi şimdiki zamanda ve dalları gelecektedir. Eğer kökleri sağlam değilse, ağaç ne kadar yükseğe uzar ise uzarsın, yine de fırtınalara dayanamaz.
Günümüzde şiddet, eşitsizlik, çevre sorunları ve savaşlar gibi olumsuz gelişmelerin bu kadar yaygın olması, medeniyetin zirvesinde olmamız gereken bir dönemde, hepimizi olumsuz yönde düşündürüyor!
İnsanoğlu sizce medeniyetsizlik yüzyılını mı yaşıyor? Medeniyetin ölçüsü nedir, ne olmalıdır?
Medeniyet kavramını, Atatürk devrimlerinin bize mirası olarak değerlendirecek olur isek, Atatürk’ün eylem planı sadece maddi gelişmişlikten ibaret değildir. O, medeniyeti, insanlığın ortak değerleri, bilim, sanat, hukuk ve demokrasinin bir araya gelmesiyle oluşan bütünlüklü bir yapı olarak görüyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu, ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmayı bir hedef olarak belirlemişti
Atatürk'ün medeniyet anlayışı, muasır medeniyet seviyesine ulaşmak olmuştur. Türkiye'yi çağının en ileri medeniyet seviyesine çıkarmayı amaçlamıştır. Bu hedef doğrultusunda birçok reform gerçekleştirmiş, ülkemizi çağdaş dünyaya entegre etmiştir.
Batılılaşmayı taklit olarak görmek değil, aksine Batı medeniyetinin kazanımlarını kendi kültürümüzle sentezleyerek daha ileri bir medeniyet seviyesine ulaştırmayı, batıyı aşmayı hedeflemiştir.
Atatürk, bilimi ve akılcılığı medeniyetin temel taşları olarak görmüştür. Bu nedenle eğitim sisteminde köklü değişiklikler yaparak, bilimsel düşünceyi teşvik etmiştir. Hukukun üstünlüğünü savunan Atatürk, modern bir hukuk sistemi kurarak adaleti tesis etmiş, Demokrasinin insan haklarına ve özgürlüklere verdiği önemini daima vurgulayarak, Türkiye'yi bir Cumhuriyet olarak ilan etmiştir.
Ülkenin medeniyeti için; Türkçenin modernleşmesi ve dünyaya açılması yönünde Latin alfabesine geçiş çalışmaları yapmıştır. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyarak, toplumsal hayata katılımlarını teşvik etmiştir. Cumhuriyetin temel ilkelerini belirleyen çağdaş kanunların hayata geçirilmesine, ülkenin ekonomik kalkınması için sanayi ve teknoloji alanında yatırımlar yapılmasına öncülük etmiştir. Eğitim sistemini baştan aşağı yenileyerek, herkese eşit eğitim hakkı sağlamıştır.
Atatürk'ün medeniyet anlayışı, sadece Türkiye için değil, tüm insanlık için önemli bir miras niteliğindedir. O, medeniyetin, sürekli gelişen ve değişen dinamik bir süreç olduğunu daima vurgulamıştır.
Atatürk'ün bize bıraktığı medeniyet mirasından sonra biz bugün ülkenin muasır medeniyete ulaştığını söyleyebilir miyiz?
İşte size bir medeniyet hikâyesi: Kadim Kentin Gizemi
Uzak diyarlarda, zamanın akışına meydan okuyan bir kent vardı. Bu kent, yükselen tepelerin eteklerinde kurulmuş, çevresini saran ormanlarla iç içe geçmişti. Efsanelere göre, kentin temelleri, ilk insanların toprağa ilk tohumu ektiği zamanlara dayanıyordu.
Kentin halkı, doğayla iç içe yaşayan, barışçıl bir topluluktu. Güneşin doğuşuyla uyanır, tarlalarında ekin yetiştirir, el sanatlarıyla uğraşırlardı. Gecelerini ise ateşin başında toplanarak hikâyeler anlatarak geçirirlerdi. Bu hikâyeler, atalarının kahramanlıklarını, doğanın güçlerini ve evrenin sırlarını anlatırdı.
Kentin en önemli özelliği, büyük bir kütüphaneye sahip olmasıydı. Bu kütüphanede, toplumun tüm bilgileri, sanat eserleri, bilimsel buluşlar ve atalarından miras kalan tüm değerler yazılıydı. Kütüphane, kentin kalbi gibiydi ve halkın bilgeliğinin kaynağıydı.
Zamanla, kent büyüdü ve güçlendi. Ticaret yolları üzerinde bulunması sayesinde, farklı kültürlerden insanlar kente geldi ve kendi kültürlerini de beraberinde getirdi. Kent, bu sayede zengin bir kültürel çeşitliliğe sahip oldu.
Ancak, her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi, bu kentin de sonu geldi. Büyük bir savaşın ortasında kalan kent, yerle bir oldu. Kütüphanesi yağmalandı, halkı dağıldı. Ancak, kentin kültürü ve bilgeliği, halkın hafızalarında ve dünyanın dört bir yanına dağılmış olan eserlerinde yaşamaya devam etti.
Yıllar geçti, yüzyıllar geçti... Kentin kalıntıları, kumulların altında kayboldu. Ancak, zaman zaman ortaya çıkan eserler, o kentin ne kadar büyük bir medeniyet olduğunun kanıtıydı.
Bu hikâye, sadece bir kentin değil, tüm medeniyetlerin hikâyesidir. Her medeniyet, yükselişi ve düşüşüyle kendi hikâyesini yazar. Biz de zorla medeniyetsizsizleştirilen bir ülkenin hikâyesini yazıyoruz!
Bazı medeniyetler, büyük imparatorluklar kurar, bazıları ise küçük köylerde yaşayan insanların yarattığı basit bir kültürle var olur. Ancak hepsi, insanlığın ortak mirasına katkıda bulunur. Mezopotamya, Mısır, Yunan, Roma, İslam, Çin gibi birçok medeniyet, insanlık tarihine önemli katkılarda bulunmuştur.
Her medeniyet, bir başlangıcı ve bir sonu olan bir süreçtir ve medeniyetler sürekli birbirleriyle etkileşim halindedir. Geçmişi anlamak, geleceği şekillendirmemize yardımcı olur. Bir toplumun veya insanlığın ortaklaşa ürettiği maddi ve manevi değerlerin tümünü kapsayan geniş kavramları ve değerleri vardır. Toplumlar işte bu tarihsel süreç içindeki birikimiyleriyle şekillenirler.
Sevgili okuyucularım bu sadece bir hikâye... Ancak, bu hikâyedeki gibi birçok medeniyet, dünyanın farklı köşelerinde yükselip, düşmüştür. Bizler, bu yaşadığımız medeniyetsizlik süreci yerine, bize bırakılan değerleri koruyarak ve geliştirerek yeni medeniyetler inşa etmek zorundayız.
Unutmayalım, her birimiz, yarattığımız medeniyetlerin iyi veya kötü sorumlu birer parçasıyız!
Medeniyet sadece teknolojik gelişmelerden ibaret değildir. Aynı zamanda insan ilişkilerini, değerleri ve kültürel miras gibi birçok faktörü içerir.
Atatürk'ün izinden giderek, ülkemizi daha ileriye taşımak ve insanlığın ortak değerlerine katkıda bulunmak hepimizin görevidir.
Makaleyi yine bir fıkra ile bitirelim; Bir köyde yaşayan adam, büyük şehre gidip ilk defa gökdelenleri görmüş. Şaşkınlıkla arkadaşına dönmüş ve demiş ki: 'Bak arkadaş, insanlar ne kadar yükseğe çıkmak istiyor! Sanki gökyüzüne daha yakın olmak onları daha medeni yapacakmış gibi.' Arkadaşı gülerek cevap vermiş: 'Belki de asıl medeniyet, toprağa basmayı ve köklerine sıkı sıkıya tutunmayı bilmektir.’
Peki, sizin medeniyet hayalinizde neler var?
Kendi medeniyet hikâyenizi yazmak isterseniz, hangi anahtar kelimeleri kullanırdınız?
Hadi o zaman, birlikte medeniyet hikâyemizi yazmaya başlayalım, ne dersiniz?
Yorumlarınızı bekliyorum…
Medeniyet koşullarına ulaşabilmek için ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Yorum Ekle
Yazarın diğer yazıları
- Halının Altındaki Pislikler!
- Medeniyetsizlik Yüzyılı!
- Zaman Hırsızları!
- Konuşan Duvarlar
- Barınma Hakkı Metalaştırılamaz…
- Yaratıcı, Tasarımcı, Öncü Bir Kadın Prof.Dr. Gamze TANOĞLU
- Cumhuriyet Türkiye'nin Kalbidir!
- Kanun Hükmünde Kararname İle Kadına Şiddetin Önlenmesi!
- Prof. Dr. Alpaslan Işıklı Anısına
- Türkiye Tanıtım Araştırma Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı TÜLOV Burslu Gençlere Umut Oluyor!
- Tüm Yazıları
SOSYAL MEDYA
MAGAZİN
Yıldız Tilbe’nin yüzü yandı
Ünlü şarkıcı Yıldız Tilbe, saçını boyadıktan sonra yüzünde oluşan yanıkları sosyal medya hesabından paylaştı. Takipçilerine yaşadığı sağlık sorununu anlatan sanatçı, bir daha saçını boyam...
TEKNOLOJİ
EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ
Her gün vitamin almak doğru mu?
Gelişigüzel vitamin ve mineral takviyesi kullanıyorsanız dikkat! Prof. Dr. Aydın, ‘’Bu desteklerin yanlış kullanımı vücutta ciddi hasarlara yol açabilir’’ dedi. Vitamin-mineral destekleri günümüzde çok fazla kullanılıyor. Üstelik genellikle doktora danışılmadan alınıyor.
Yorumlar
Bu haberde yorum bulunmamaktadir.