Böl - Parçala - Yok ederek, yönet!

Değişim!

Roma İmparatorluğu gitti.

Etilerden de kalan olmadı.

Hititlerden haber bile yok geriye kalan taş toprak…

Osmanlı İmparatorluğuna sürtünerek,

Tarihin içini burkuyorlar…

Geleceğe tarih yazamayanlar geçmişi kopyalıyorlar!

Ne uygarlıklar ne de imparatorluklar

Esamesi kalmayan dev güçler, şimdi neredeler…

İdeolojiler değişiyor, insanda…

Tarih değişiyor, toplumlarda…

Değişmeyen yaptırımlar, baskın güçler ve iktidarın baltazarları…

Ve sessiz çoğunluklar!

Dünyaca ünlü Alman şair ve tiyatro yazarı Bertolt Brecht bir şiirinde aynen şunları yazmıştı: “Naziler önce komünistleri tutukladılar; komünist değilim diye ses çıkarmadım. Sonra yahudiler’i tutukladılar, yahudi değilim dedim, sesimi çıkarmadım. Sosyal demokratları tutukladılar, savunmak bana mı kaldı dedim, sesimi çıkarmadım. Sıra bana geldiğinde etrafta tutuklanmama ses çıkaracak kimse kalmamıştı!”

Bu durumda Çiçero teorisi hala geçerliliğini koruyor demektir.

Çiçero teorisi cemiyetin yapısını inceleyen teoridir.

1-Fakir çalışır,

2-Zengin 1 i sömürür,

3-Asker her ikisini de korur,

4-Mükellef   üçü için öder,

5-Serseri dördünün adına istirahat eder,

6-Ayyaş beşi için içer,

7-Bankacı ilk altıyı dolandırır,

8-Avukat ilk yediyi aldatır,

9-Hekim  sekizini de öldürür,

10-Mezarcı dokuzunu da gömer,

11-Politikacı da 10’ların sayesinde yaşar.

Bakın işte ikibin yıldır dünya değişmedi!

Halkın sürekli kafasına vur!

Düşünmesine ve fikrini söylemesine izin verme…

Korkularına teslim olsunlar, kıpırdayamasınlar.

Biz ve onlar olduk…

Ayırımcılık ve bölücülük yapıyorlar.

Kin nefret ve öfkeye büründük.

Anadolu insanını birbirine düşürüyorlar.

Etnik tasniflerle zihinler bulandırılmaya çalışılıyorlar

İnanç ve kavramlar üzerinden ayrılık tohumları ekerek toplumu cepheleştiriyorlar.

Sonuç?

Türkiye’nin derdi büyük…

İçeride de dış ilişkilerde de sorunlar çığ gibi…

İktidarın…

Ana muhalefetin…

Yavru muhalefetin(!)

Ortak aklı var mı?

Yoksa sarı öküz bizi devirecek!

***

Ormanın birinde… Aslanlar toplanmış.
“Yahu” demişler, “Hesapta kralız, açlıktan öleceğiz birader…
Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; fillere saldırsak, fazla büyük…
Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor, ee balık yakalayacak halimiz de yok…
N’aapsak?”
Bir tanesi “En iyisi, Öküzlere saldıralım demiş” demiş,
“İri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş… Tam dişimize göre!”
Olur mu? Olur.
Hücum!
Ama evdeki hesap çarşıya uymamış;
Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer…
Organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, püskürtüyorlarmış.
Aslanlar aç bilaç.
N’aapsak, n’aapsak?
“Tilkiye danışalım” demişler.
Tilki “kolay” demiş,”beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim…”
Kabul etmişler.
Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş,
“Saygıdeğer öküzler” demiş,
“Aslında aslanlar uysaldır, sizi de çok seviyorlar… Ama şu aranızdaki “Sarı Öküz” var ya, sarı öküz, İşte sorun o!

Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü,
“Kurtulun kardeşim huzur içinde yaşayın!”

Sarı öküz, sarı öküz çık ortaya! Bu Dünya ne sana ne de bana kalacak unutma!