Yukarı
12

Mehmet Atak

Tarihi Gerçekler Işığında 19 Mayıs'ın 92nci Yıldönümü

18 Mayıs, 2013

   Yarın 19 Mayıs 2013, dünya üzerinde bir örneği daha bulunmayan bir halk hareketinin ilk adımının atıldığı tarihin; emperyalizmin, bağnazlığın, taassubun yenilişinin, ümmetten millet yaratılmasında ilk adımın atılmasının 92. yıldönümü.  Her yıl oynanmaya çalışılan senaryolar yine ortalıkta dolaşmaya başladı: Yok efendim ‘Vahdettin, Mustafa Kemal’i Anadolu’ya vatanı kurtarsın diye göndermiş’, yok efendim ‘giderken harcaması için 40.000 altın vermiş’ falan filan. Tüm bunların tarihsel ve fiziksel olarak neden olamayacaklarını uzun uzun anlatmayacağım. Gerçekleri zaten herkes biliyor. İstedikleri kadar yasaklamaya, itibarsızlaştırmaya kalksınlar, halkımızı ve ATATÜRK gençliğini kandıramayacaklar. Zaten bunu bildiklerinden 23 Nisan’da hasta olup, 19 Mayıs’ta da hava değişimine gidiyorlar ta Pensilvanya’ya. 29 Ekim’de de bu ülkeden taburcu olurlar inşallah. 

   Bazı tarihi gerçekleri anımsatacağım bugün sizlere. Ulu Önder Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkarken aklındakileri göstermesi açısından çok ilginç bulacaksınız eminim. Anıları aktaran Mazhar Müfit KANSU (1873-1948). Kendisi kongre için Erzurum’a gelmiş o zamanın Bitlis Valisi. Şöyle anlatıyor anılarında o günleri (*):

   1919 yılının Temmuz-Ağustos ayları… “Manzara-i Umumiye” de belirtilen acılı günler… Mustafa Kemal görevinden istifa etmiş, kendi deyimi ile sadece bir “ferdi millet”, Erzurum Valisi Münir Bey kişisel nedenlerde ayrılmış, Kadı Hurşit Efendi Vali vekilliğini yürütüyor.

   İstanbul Hükümeti, Mustafa Kemal başta olmak üzere bir avuç kahraman arkadaşının tutuklanarak gönderilmesini tel üstüne tel yağdırarak istiyor.

   Dâhiliye Nazırı Adil Bey: “Mustafa Kemal Paşa ile Rauf Bey ve kongre yönetim kurulunu tutuklayarak koruma altında İstanbul’a gönderiniz” emrini verir Erzurum Valisine. Hurşit Efendi, Mazhar Müfit Beyin de tutuklanması için Sadaretten emir almıştı. Bu emrin bir örneğini çıkararak, aşağıda yazılı tezkere ile birlikte Mazhar Müfit Beye gönderir:

   “Erzurum’da Bitlis eski valisi Mazhar Müfit Beyefendiye.

Sureti yukarıya çıkarılmış telgrafa göre, İstanbul Hükümeti Sıkıyönetim Harp Divanında yargılanmak ve asılmak arzu buyrulduğu takdirde Dersaadete teşrifleri rica olunur.

   Vali Vekili

   Elhac Hurşit”

   Bu yazıyı alınca kahkahalarla güldüm ve teşekkür etmek üzere Vali vekilinin ziyaretine gittim. Vali vekili Hurşit Efendi, beni güler yüzle karşıladı, hal hatır sorduktan sonra, birden ciddileşerek şunları söyledi:

   — Mazhar Bey, özel konuşmamız bu noktada bitmiş bulunuyor. Tutuklanmanız hakkında Sadrazamlık makamının emri bulunduğunu biliyorsunuz. Bu emri bildiğiniz halde, vilayet makamının huzuruna cesaretle gelmenizi, böylece elinizi kolunuzu sallaya sallaya ve sigarınızı tüttüre tüttüre karşımda oturmanızı gereksiz sayarım. Bu durumda sizi korumama imkân yoktur. Gösterdiğiniz ihtiyatsızlık ve hatta laubaliliğin cezasını çekmek mecburiyetindesiniz. Devlet otoritesine karşı daha saygılı olacağınızı ve halkın, memurların gözü önünde vilayet makamına kadar gelmekten çekineceğinizi tahmin etmiştim. Bu hareketinizle beni ne derece müşkül mevkie sokmuş olduğunuzu tabii takdir edersiniz. Sizi tutuklattırmak zorunda ve görevindeyim.

   Bunun üzerine Hurşit Efendi polis müdürünü çağırarak beni tutuklamasını emretti. Ben de bir tuzağa düştüğümü sanarak bayağı telaşlandım. Polis Müdürü Saffet Bey, bu emri yerine getirmeyeceğini söyleyince biraz ferahladım. Fakat Hurşit Efendi’nin öfkesi çoğaldı. Jandarma Kumandanını çağırdı ve aynı emri ona tekrarladı. Jandarma Kumandanı Ferit Bey de fena halde kızarak şöyle cevap verdi:

   — Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları başımızın tacıdır. Onlara kimse dokunamaz. Dokunacak eli koparırız.

   Vilayet makamında çok ciddi ve elektrikli bir hava esmekteydi. Sinirler iyice gerilmişti. O anda Hurşit Efendi bir kahkaha savurdu. Polis Müdürü ve Jandarma Kumandanına hitaben:

   — Teşekkür ederim çocuklar, ben sizi sınadım. Sizin gibi vatanseverlerden daha başka bir hareket ummazdım zaten. Merak etmeyin, ben de Mustafa Kemal Paşa’nın valisiyim, dedi ve benim tutuklanma emrine karşılık Sadrazama çektiği telgrafı okudu:

   “Huzuru Samii Sadaretpenahiye (Sadrazamlık Yüce Makamına),

   İrade-i samiler Bitlis eski valisi olup, burada arkadaşları ile vatani hizmetlerde bulunan Mazhar Müfit Beyefendi Hazretlerine tebliği edilmiş ise de adı geçenin, şimdilik asılmak niyetinde olmadığını ve halen görülecek birçok mühim vatani işleri bulunduğunu beyan buyurmuşlardır.

   Gerçi duacınız olan tarafımdan hemen tevkifi esbabına tevessül edilmiş ise de görevli memurlar ve millet, onların yerine duacınızı tevkife kalkıştığından, duacınız olan şahsım bu sebeple tehlike içindedir.

   Aciz kulunuzun her türlü taarruzdan muhafazası için Mustafa Kemal Paşa Hazretleri nezdinde tavassutta bulunmak üzere Mazhar Müfit Beyefendi Hazretlerine acele olarak rica ve tebligatta bulunulmasını arz ve istirham eylerim.”

   Elhaç Hurşit Efendi’den günümüz valilerine, ne muhteşem! gelişme. Hâlâ, Mustafa Kemal’in Samsun’a Vahdettin tarafından özel amaçla gönderildiğine ve Atatürk’ün aklındaki düşünceleri ve hedefleri konusunda şüpheniz mi var? O zaman KANSU’nun aktardığı bence en önemli anısını beraberce okuyalım:

   "Mazhar not defterin yanında mı?"

   "Hayır paşam."

   "Zahmet olacak ama bir merdiveni inip çıkacaksın. Al gel."

   Mazhar Müfit Kansu'nun aşağıya gidip elinde not defteriyle geldiğini görünce, sigarasından bir iki nefes çektikten sonra:

   "Ama bu defterin, bu yaprağını kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir sen, bir de Süreyya (Kalem Mahsus Müdürü) bileceksiniz, şartım bu..." 

   "Öyleyse tarih koy" dedi Mustafa Kemal Paşa.

   Koydum: 8 Temmuz 1919, sabaha karşı (Samsun’a çıkıldıktan sadece 49 gün sonra M.A.).

   "Pekâlâ, yaz" diyerek devam etti.

   "Zaferden sonra Hükümet biçimi Cumhuriyet olacaktır... Bu bir.
İki, Padişah ve Haneden hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır.
Üç, örtünme kalkacaktır.

   Dört, Fes kalkacak, uygar milletler gibi şapka giyilecektir." 

   Bu anda kalem elimden düşüverdi. Yüzüne baktım. O da benim yüzüme bakıyordu. Bu, gözlerin bir takılışta birbirlerine çok şey anlatan konuşmasıydı.

   "Neden duraksadın?" dedi.

   "Darılma ama paşam, sizin hayal peşinde koşan taraflarınız var" dedim. Güldü... 
   "Bunu zaman gösterir, sen yaz" dedi.

    "Beş, Latin harflerini kabul etmek lazımdır."

   "Paşam yeter, yeter..." dedim.

   Biraz da hayal ile uğraşmaktan bıkmış bir insanın davranışı ile:

   "Cumhuriyet ilanını başarmış olalım da üst tarafı yeter" dedim. Defterimi kapattım.

   "Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam edeceksiniz, hoşça kalın" dedim. Yanından ayrıldım. Gerçekten gün ağarmıştı. O anda olayların beni nasıl aldattığını ve zamanın Mustafa Kemal'i nasıl doğruladığını ve Mustafa Kemal'in beni nasıl bir cümle ile yıllar sonra susturduğunu tarih önünde açıklamalıyım... 

   Aradan yıllar geçmişti...

   Paşa, Şapka devrimini açıklamış olarak Kastamonu'dan dönüyordu. Otomobille eski meclis binası önünden geçiyordu. Ben de kapı önünde bulunuyordum. Manzarayı görünce gözlerime inanamadım!... 

   Kendisinin yanında oturan Diyanet İşleri Başkanı'nın başında da bir şapka vardı. Kendisini karşılamaya gelenler arasında bulunan Diyanet İşleri Başkanına da şapkayı giydirmişti. Ben hayretle bu manzarayı seyrederken otomobili durdurdu. Beni yanına çağırdı ve şöyle dedi: 

   "Azizim Mazhar bey, kaçıncı maddedeyiz? Notlarına bakıyor musun?"

   İşte tarihi gerçekler böyle dostlar. 10 yıl önceye göre sizce, şimdi kaçıncı maddedeyiz? Şimdi bazılarının niye 23 Nisan’larda hasta, 19 Mayıs’larda hava değişiminde olduklarını hâlâ merak ediyor musunuz?

   Nice 919’lara, Mayıs’ın 19’larıyla beraber. Bayramımız kutlu olsun.

   İZMİR, 18 Mayıs 2013.

   (*): KANSU, Mazhar Müfit, "Erzurum'dan ölümüne kadar Atatürk'le beraber" adıyla 4 Mart 1948'de Son Telgraf gazetesinde yayımladığı anıları, 1966'da Türk Tarih Kurumu tarafından iki cilt olarak basıldı.



Yorumlar

Bu haberde yorum bulunmamaktadir.

Yorum Ekle


SOSYAL MEDYA


MAGAZİN

Popüler tedaviyi yaptıran fenomen hayatını kaybetti

34 yaşındaki sosyal medya fenomeni Katie May, boyun ağrıları nedeniyle başvurduğu son dönemlerin popüler yöntemi kayropraktik tedavi sırasında yapılan hatalı bir müdahale sonucu yaşamını ...

TEKNOLOJİ

EDİTÖR'ÜN SEÇTİKLERİ

Yemekle mutlu oluyorsanız dikkat!

Yeme bağımlılığının fiziksel ve psikolojik etkileri hakkında bilinçli olunması gerektiğine işaret eden Diyetisyen Şevval Işıklı, “Yeme bağımlılığı, tıpkı diğer bağımlılık türlerinde olduğu gibi kişinin hem fiziksel sağlığı üzerinde ciddi etkiler oluşturabilir hem de bireyin yaşam kalitesini düşürebilir. Profesyonel yardım gerektirebilir” dedi.

ÇOK YORUMLANANLAR

ÇOK OKUNANLAR